Şu anda, hayatı boyunca her şeyi bir sinema gibi özü, resimleri ve hikayeleriyle görmüş, bir roman kahramanı gibi yaşamış, sayısız eser üretmiş 60 küsur yıllık bir sanatçının 27 yaşındaki zihnine girmek üzeresiniz.
Bu, Osmanlı’nın modernleşme ve demokrasi serüveninden, Türkiye’nin Kurtuluş ve Kuruluşu’na kadar emek vermiş köklü Bağcan Ailesi’nin sessiz ve entelektüel büyüklerinden, Cumhuriyet aydını usta sanatçı Sezer Bağcan’ın zihnidir.
Zamanından önce, zamanından öte eserler üretmiş, ülkesinde fazla bilinmezken yurtdışında değeri bilinmiş yalnızlık, yaşama sevinci ve yaratımla dolu bir ömrün sahibi..
Birazdan henüz 27 yaşında iken yazmış olduğu ve belki de tevazusuyla 50 küsur yıldır bir kenarda beklettiği romanı okuyacaksınız.
Roman, 12 Mart 1971’in yakın sonrası dönemi anlatıyor.
Türkiye’nin, Cumhuriyet Devrimi ve demokrasi macerasında sert, acımasız, aydınına ve toplumculuğa karşı hoyrat büyük sapması, büyük bir kırılma noktası..
12 Mart… Yaşadığımız andaki pek çok sorunun kökü veya tarih içindeki hızlanma noktası.
1972 senesinde genç Sezer’in zihninde Cumhuriyet Devrimi, sanat ve toplumculuk, dünyayı kasıp kavuran fikirler, ülkenin karmaşası, hayalleri, yaşadıkları ve gözlemleri aynı anda çarpışıyor, birbirine karışıyor; bir kasırganın cehennemî rüzgarı suratlara çarpıyor.
Sanatçı, insan, baba ve genç olmak;
Politik-toplumsal baskı, vicdan ve aydın sorumluluğu…
Sorgular, sorgulamalar, sorgulanmalar, yabancılaşmalar…
Renkli karakterler, renkli olaylar…
Fabrikatörlerden tüccarlara, asker, polis ve öğretmenlerden köylülere, tarihsel lider ve karakterlerden baldırı çıplak yoksullara; gece hayatının derinliklerinden gündelik hayata, köye kırsala ve hapishanelere; açlığa tokluğa ve daha birçok şeye rastlayacağınız gerçek, soyut ve hayalin iç içe geçtiği başka türlü bir roman.
Bütün bunların ortasında “1972 Yılının Önemli Bir Gününde Bir Önemsiz Adam” …
Bir Sezer var Sezer’de, kendinden içeri..
Bir dünya var dışarıda, kanayan, kaynayan; yutuyor herkesi;
Haydi açalım sayfaları girelim bu dünyadan içeri…