Biri bir dünya savaşı yaşamıştı.Yaşayabilmek için bir ülkeden öbürüne kaçmak zorundaydı aynı zamanda.Diğerinin babası ırkçı tedhiş örgütü tarafından vur emriyle aranıyordu. Okulda dersteyken bile havan toplarının saldırısına maruz kalacak kadar savaşın içinden çıktı. Öbürü ise okumak içinkadınların okumaz hale geldiği ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Ama yinede şanslıydıçünkü daha basit nedenler yüzünden ondan önceki ülkelerini terk etmiş bir ailenin üyesiydi.
Aralarında siyahi insanlara yapılan ayrımı görenler diktatoryal rejimin baskısı altında doğanlarsavaşın yıktığı evlerin kalıntılarını oyun alanı olarak tanıyanlar vardı.
Dünyanın dört bir yanından gelen bu dokuz kadının kaderi bir gün birleşti. Toroslar'ın bereketli sularıyla beslenenAkdeniz'in sıcak havasını soluyan bir kentte güzel Adana'da buluştular. Dünyanın ilk barış anlaşmasını imzalayan kraliçenin de doğduğu kentte.
İşte sizlere bu dokuz Adanalı kadının öyküsünü anlatmak istedik. Aslında amacımız bu dokuz kadından yola çıkarak Adana'yı da anlatmak.Kitabımız son 50 yılda Adana'nın geçirdiği aşamalara da işaret eden bir belgesel aslında....