<div>Protest dinî müziğin 1990’ların ilk yarısında önemli bir sektör haline geldiğini, dindar</div>
<div>kamuoyunda ciddi makes bulduğunu iddia etmek mümkündür. Şüphesiz geleneksel dindarlar</div>
<div>bu müziğe yabancı, bazı dinî gruplar da –beste ve güfte kaygılarından- mesafeliydiler. Ancak</div>
<div>genel olarak dinî gruplar bir “alternatif kamu” içinde kendi “dünyalarını” kurma</div>
<div>çabasındaydılar ve yeni müzik formu bu alternatif kamuda biliniyordu. Bu müziğin dindar</div>
<div>insanların evlerinde, düğünlerde, konferans gibi programların öncesinde, mitinglerde, hatta</div>
<div>İmam Hatip Liselerinin müzik derslerinde yoğun bir şekilde yer aldığı müşahede ediliyordu.</div>
<div>Ancak 2000’li yıllara gelindiğinde hem eser üretimi hem de içerik açısından bir değişim</div>
<div>görüldü. Bu dönemde hala cihattan ve şehadetten bahsedilse de, vurgu eski gücünü yitirdi. Bir</div>
<div>çocuğun dilinden yazılmış veya şehidin son cümleleri olarak dökülen etkileyici cümleler</div>
<div>kayboldu. Sevda, sevgili ya da aşk temalarının hangi “sevgiliye” yöneldiği belirsizleşti.</div>
<div>Bosna, Çeçenistan, Filistin gibi coğrafyalara yapılan atıflar azaldı.</div>