Beni asıl kahreden bu cinayetin aydınlanmamış olması değil de, hep alacakaranlıkta kalması, öyle bırak* tırılması. Kapkaranlık değildi hiç. Belki en baslarda... Ama sonra hep bölük pörçük isimler, bilgiler akmaya başladı. Sonra hep akıp gittiler, sular gibi, seller gibi önlerine başka isimleri de kata kata aktılar. O suyu bir kaba doldurup da çözümlemesini yapamadık hiç. Sanki her bilgi, her belge hatta kanıt ve tanıklar buharlaşıp görünmez oldular. Sonra, tahliyeleri, kaçırılmaları ve kahramanlaştırılmaları izledik. Benim asıl paramparça olmamın nedeni, hep bir yerlere, bir isimlere ulaşılıp da sonra bir duvara çarpılması. Sanki gerçek bir duvara çarpmış gibi parça parça oldum ben, inançlarım, umutlarım, saygılarım parçalandı, kırıldı, ufalandı."