Hanlar hanı Hülagu bir dağ kaplanı kadar keskin bakışlarını gözlerime dikip bir süre öylece kaldıktan sonra şöyle dedi.
"Alamut bir sonraki dolunayda düşecek. Kaledeki ilmi eserlerin dışındaki kitapları yaktır. Yaktır ki insanlar onları okuyarak yollarını şaşırmasınlar."
Sonuç dediği gibi oldu. Dolunaylı bir gecenin sabahında kale düştü.
Peki ben görevimi tam olarak yapabildim mi? Buna evet diyemem.
Çünkü yakmam gereken kitaplardan birini yakmamıştım. Dağ şeyhi Hasan Sabbah'ın günlükleri çantamdaydı!
Aradan yıllar geçti. Herkesin her şeyi unuttuğu bir zaman dilimine girmiştik. Alamut Kalesi de onun gizemli şeyhi de çoktan unutulmuştu.
...ve ben günlükleri yayınladım.
-Cüveyni-
Gerek Hasan Sabbah'ın günlüklerinden gerekse Cüveyni'nin anlattıklarından yola çıkılarak yazılan bu roman Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nin ve fedailerin hikâyesidir...