Alevilik 1980'li yılların sonlarında dünyadaki hızlı siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilendi ve "gizliliğini" aşıp kamusal alana taşınmaya başladı. Aleviler de buna paralel olarak kendilerini yeniden keşfetme sürecine girdiler. Bu keşfetme süreci bir "kimlik bunalımı"yla birlikte gelişti ve Alevilerin kim oldukları; Aleviliğin nereden gelip nereye gittiği sorgulanmaya başlandı.
Dışarıdan bakanlar Alevilerin homojen ve kendi içine kapalı olduğu kanısındaydı. Aslında onlar çoğulcu ve heterojen yapılara ilişki ağlarına davranışlara ve doğal olarak da çeşitli siyasi tutumlara sahiptiler. Her dinî yapıda görüldüğü üzere "cemaatlere" bölünmüşlerdi; cemaatler arası ilişkiler de kaygan bir zemine oturmuştu. Alevilerin kamusal alanda tanınmaya başlamaları bir yandan yeni olanaklar sağlarken diğer yandan da cemaat içinde yaşanan farklılıkları ve bölünmüşlükleri gözler önüne serdi. Kuşaklar arasındaki farklılaşma dine ve inanca bakışa da yansımaya başladı. "Babam Alevilik İslam'dır hatta hakiki Müslüman biziz diyor. Ben Alevilik kendi başına bir inançtır fakat İslam'dan da etkilenmiştir diyorum. Oğlum da Alevilik yalnızca bir felsefe bir yaşam biçimidir diyor. Ne yapacağız şimdi?" İşte elinizdeki bu toplu eser 21. Yüzyıl başında Alevilik olgusuna güçlü bir ışık tutmayı hedefliyor. 26 bilim insanı akademik tartışmalardan mitolojiye tarihten edebiyata eğitimden örgütlenmeye ve siyasetten sanata uzanan alanlarda çalışmalarını düşüncelerini sizlerle paylaşıyor.