20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Maurice Merleau-Ponty başyapıtı olan Algının Fenomenolojisi'nde Husserl'den aldığı fenomenolojik yöntemi estetik bir anlayışla yeniden yorumluyor. Bedeni merkeze oturtan bu yorum bir yandan psikolojizm ile entelektüalizm arasındaki Descartes ve empiristlerden beri devam eden tartışmaya özgün bir boyut kazandırıyor. Diğer yandan bilim ile sanat arasındaki derinlemesine ilişkiyi felsefe aracılığıyla yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Gerek analitik felsefenin gerekse kıta felsefesinin çağdaş sorunlarının ilk taslaklarını ortaya koyan bu çalışma aslında yalnızca felsefe alanına değil düşünceyi deyim yerindeyse ete kemiğe büründürmek isteyenler için bir referans kitap olma özelliğiyle edebiyattan sosyal bilimlere kadar uzanan geniş bir kapsama da hitap ediyor.