Sesini hatırlayamadığınız birinin sizinle konuşmasını istemek, denizin ortasında otobüs beklemek gibidir. Komik ve umutsuz bir haldesinizdir, ama aynı zamanda da inatla o otobüsün geleceğine inanmışsınızdır. Bu durum, sizin hâlâ umut dolu olduğunuzu gösterir…
Annesini henüz çok küçükken kaybetmiş, babasını ise yanı başındayken bulamayan, gözlerinin içine bakamayan, sesini duyamayan bir çocuk… Şu hayatta tutunacak tek umudu, beyaz kâğıtlar üzerine cümleler kurmakta arar. Bir roman yazmayı, bu romanla aydınlatmayı ister annesinin gölgesini. Sahaflar Çarşısı’na uğradığı bir gün dükkânının eşiğinden adım attığı Vefa Bey ve hayranı olduğu, ona yazma yolculuğunda yoldaş olacak ünlü yazar Sevin ablayla tanışmasıyla adım adım hayatı değişmeye başlar. Annemin Gölgesi annesizliğin karanlığında babasını da kaybetmemeye çalışan genç bir yazarın öyküsü. Kitaplar okuyup hikâyeler yazmanın, kalbimizin derinliklerindeki duygularımızı nasıl iyileştireceğini gösteren, umutlu bir roman.