Troyalı Helen ve Paris. Romeo ve Juliet. Leyla ile Mecnun.
Ve şimdi de...
Henry ve Flora.
Yüzyıllardır kimin kazanacağı belli bir Oyun'u sürdüren Aşk ve Ölüm 1920'lerin yağmurlu Seattle semalarında yeni oyuncuları seçtiklerinde zarların bir kez daha atılma zamanı gelip çattı.
Ölüm sevdiği herkes parmaklarının arasından kayıp giderken uçmanın ve tıpkı annesi gibi şarkı söylemenin özgürleştirici hissiyle avunan Flora'yı seçti.
Aşk'ın tercihi ise kendini içinde bulunduğu topluma ait hissedemeyen ve yaratıcı ruhunu müzikle kamçılayan cesur Henry'ydi.
Fakat bu ikili sadece iki ezeli düşmanın hamleleriyle değil sınıfsal ve ırksal çatışmalarla da uçurumun kenarına sürüklenirken cevaplanması gereken sorular vardı.
Her şeye rağmen birbirlerini seçecekler mi? Yoksa Oyun'un bir piyonu olmaya boyun mu eğecekler?