"Her şeyden ve candan geçtim. Bir damla su, bir damla gözyaşı idim, denize intikal ettim." Arkasında bıraktığı hayat kendisi için cehennemden farksızdı. Yaşayamadığı duyguları, söylemediği sözleri, gerçekleştiremediği hayalleri vardı. Her şeyi arkaya atarak girmişti istediği kapıdan, Mevlevihane’den içeriye. Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in başlarında yaşayan, Diyamandî’den Yaman Dede’ye değişen ismiyle birlikte mesleğini, evini ve ailesini, dinini, hayatını kısaca her şeyini baştan kuran bir insanın etkileyici öyküsü…
Yüz sürdü gerçi pâyine çok Müslüman Dede
Molla-yı Rûm görmedi bundan Yaman Dede
Yahya Kemal Beyatlı
Türk Tasavvuf Musikisi çalışmalarından ve albümlerinden tanıdığımız Mustafa Demirci, tasavvuf birikimi ile yazdığı yeni kitabında oldukça ilginç bir şahsiyetin hayatını ele alıyor.
“Mesnevi’yi bitirdim, daha doğrusu Mesnevi beni bitirdi.” sözü aslında yeni bir doğuşu müjdeliyordu. Diyamandî, iç dünyasında yaşadığı değişimin, değişmesi imkânsız bir zemine dönüştüğünü haber veriyordu. Artık Mevlâna’yı daha iyi anlıyor, İslâm’ın özüne daha güçlü bir inançla nüfuz edebiliyordu. Kendisini hiçbir zaman başka bir dine mensup olarak görmeyen, ancak imanını kemale erdirmek için çırpınıp duran bir gönül vardı içinde. Din değiştirmesiyle ilgili sorulan sorulara; “Ayrı bir varlığım kalmadı ki, ayrı bir dinim olsun.” cevabını veriyordu.