Köle pazarından alınan ve sultanlara sadakatle hizmet eden memlûklar, bir gece Sultan Turanşâh’a tertipledikleri darbeyle Mısır’ın idaresini ele geçirdiler. Böylece, bir zamanlar köle olarak geldikleri Mısır’ın tek hâkimi hâline geldiler. Tesis ettikleri yeni düzen, Haçlıların karşısında zayıflayan Müslüman mukavemetini canlandırdı. Doğu Akdeniz’de bir avuç toprağa sıkışan Haçlılar, Memlûkların gücü karşısında erimeye başlayınca Papa, Avrupa’dan takviyeler gönderdi. Ancak giderek güçlenen ve teşkilatlanan Memlûklar, son Haçlı kalıntılarını da temizleyerek bölgede İslâm hâkimiyetini daim kıldılar. Bu durumun Avrupa’da yarattığı telaşla, hem krallar hem de Papalık yeni Haçlı projelerine meylettiler. Böylece alanında uzman seyyahlar, Avrupa’nın dört bir yanından yola çıkarak “Kutsal Topraklar’da” ve Mısır’da istihbarat toplamaya başladılar. Amaçları, topladıkları bilgilerle olası bir Haçlı Seferi’ne ışık tutmaktı. 14. ve 15. yüzyılda bölgeye gelen seyyahların notları bu sebeple çok önemlidir. Feodalizm kıskacında hayatlarını sürdüren Avrupalı yazarlar için bir kölenin koca bir ülkeye hükümdarlık etmesi, tahayyülü dahi zor bir hadiseydi. Seyyahların aktardığı bazı bilgiler, dönemin Arapça vakayinameleriyle çelişirken bazıları da onların arasındaki boşlukları dolduruyor. Gerek bölgenin coğrafyasını, gerek vuku bulan olayları gerekse toplumdaki efsane ve söylentileri ustalıkla aktaran bu seyahatnameler, Memlûk tarihinin pek bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor. Hem esere konu olan seyahatnameleri hem de Memlûk tarihine ışık tutan Arapça vakayinameleri ustalıkla inceleyen ve karşılaştıran Abdullah Mesut Ağır, bu kitapla Memlûk Türk Devleti’nin Avrupa gözünden yeni bir panoramasını çizmekle kalmıyor, medeniyetler arası gözlemin de tarihin kaynakları açısından önemini ortaya koyuyor.