Türk tarih boyunca adaleti hoşgörüsü mazlumun yanında zalimin karşısında oluşu ile kendisini kabul ettirmiştir. Ancak Türk'e karşı başta bazı komşuları olmak üzere sürekli bir kin ve nefret ile durmuşlar ve fırsat ellerine geçince canına okumak için pusuda beklemişlerdir. Belki bu kinin oluşumunda bizim de hatalarımız olmuş olabilir.
Ama şurası unutulmamalıdır ki Türk'ün çektiği bir çok çilenin ardında ise yine kendisinden kaynaklanan ve birliğini muhafaza edemem neticesinde kaybettiği siyasi gücün yokluğu önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim birlik ve beraberliğin kaybedilmesi neticesinde uğranılan zulüm ve işkencenin ise ardı arkası kesilmemiştir.
Fakat bir de yaşanan bir kırgın dönemi vardır. Stalin'in emri ile Türk Dünyasının her tarafında bir anda başlayan ve 1937-1938 yıllarında zirveye çıkan bu dönem de birnlerce insan kurşuna dizildiği gibi yüzbinlercesi de muhtelif bölgelere sürgün edilerek perişan edilmiştir.