Ellerimiz...
Ah şu ellerimiz...
Masum, mahsun, mahkûm ellerimiz...
"Her el aynı olmaz, olamaz." derdi babam.
Kimisi hırsız; arsız, kimisi mahsun; mahçup...
Doğru...
Büyüdükçe anlamıştım bunu. Yollusunu da, yolsuzunu da...
Gözlerimle ve yaşayarak görmüştüm, ellerin türlü türlü maharetlerini, meziyetlerini ve inayetlerin...
Senin ellerin hep yapmaktan ve üretmekten yanaydı baba. Üretmekten, sevgiden ve dostluktan... Tıpkı o nasırlı ve kuru ellerinle bizleri büyütüp, yetişirdiğin gibi. Çalmayı değil çalışmayı ve üretmeyi öğütlediğin gibi. Oysa şanssız bir doğumla mutsuz bir hayatının olduğunu biliyorum. Üvey ana elinde yaşadıklarını, gençliğinin zorluklarını... Büyük amcam anlatmıştı... Kısa da olsa değinmişti yaşadıklarına. İçgüveyi olarak evden nasıl uzaklaştırıldığını, neler yaşadıklarını ve yaşayamadıklarını... Ben de biliyorum. Yaşadım ve gördüm baba...