İçimde zapt edilmez bir kırgınlık ve yorgunlukla eski zaman yolcularını düşünüyorum. Heybelerinde umudu taşıyan o yolcuları...
" Gitmenin huzuru içine dolar bir zaman sonra." diyen o güzel adamın sesiyle düştüm bu yolculuğa. Yolculuk esnasında onlarca sahne canlandı zihnimin en ücra kıyılarında her sahne içimdeki fırtınalara biraz da yağmur karıştırıyordu. Cama vuran her damla uzayıp giden mesafelere eşlik etmek istercesine süzülüyordu. Suretler düşüyordu buğulanmış bir zamanın belirsizliğinde. Ardımda kalanları düşünüyorum. Yarım kalan düşleri şarkıları ve şiirleri... Birden bire uzayıp giden bir bozkır yalnızlığı düşüyor içime. Derin bir nefes alıyorum.
Geride bıraktıklarımın kokusunu içime çeker gibi. Zaman gibiydi bıraktığı iz her nefes alışımda acıtıyordu.
Her şeyi can kenarıma bırakıp yolculuğun yalnızlığını paylaşmaya başladım. Özgürlüğe sebep olan tüm duygular benimle birlikte yolculuğa çıkmıştı ama ben yağmur sonrası toprak gibi yumuşak huzurlu ve sakindim. Etrafıma bakarken geçtiğim her şey beni biraz daha yalnızlığa ve sonsuzluğa itiyor gibiydi. Böyle olması fark etmeden beni iyi etmişti. Şimdi en çok yapmak istediğim şeyi yapacağım gözlerimi kapatacağım ve yıldızları kendime yakın hissedeceğim. Sonra yıldızlara bir bakış fırlatacağım ve en parlak olanını seçip sen benim yıldızımsın diyeceğim ona.