Barış, huzur ve güvenin sağlandığı, hukukun gözetildiği, adalet ve iyilikle davranmanın değerli sayıldığı ortamın adıdır. Doğal olarak herkes; kendisi, ailesi ve içinde yaşadığı toplum için rahatlık ve güvenlik ister. Buna karşılık birileri; korku, endişe ve zulümle huzuru ve güveni zedeler. Çözül(e)memiş sorunları kullanarak, silahların tahrip edici gücü ve fesatlık senaryolarıyla işgalin ve yağmalamanın yolunu açarlar. Bununla birlikte kimlikle kişilik arasındaki çelişki de bozgunculuğa destek verir. Oysa barış her zaman ve herkes için hayati derecede önemlidir. İnancının bilgisine sahip olmayan; lüks, israf ve gösterişe hevesli, ilişkilerini; servet, mevki ve gücün ölçüleriyle kuran; ırk, mezhep ve çıkarlarla ayrışmış; kardeşlik, dayanışma ve danışmaya önem vermeyen, okumayan, öfkeli, kibirli, kaba, analitik düşünmeyi beceremeyen, çıkarcı, Liberal kapitalizmi içselleştirmiş bireyler ve toplumlar barışın önündeki en büyük engeldir.<br />
Bu çalışma; barışın önündeki engellerle bunların nasıl ortadan kaldırılabileceğinin yollarını göstermeyi amaçlamaktadır.<br />
Barışın önündeki en büyük engel olan huzuru ve güveni kim, niye bozuyor? Bu soruya cevap aramak herkesin sorumluluğundadır.