İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Chesterton’un Bay Perşembe’si çarpıcı ve özgün hikâyesiyle kabus-rüya, özgürlük-düzen, inanç-şüphe, kurgu-gerçek arasında gidip gelen sarkaçtan farksızdır. Chesterton, bu romanını yirminci yüzyılda yayımlasa da insanlığa, doğaya, kültüre dair evrensel meseleleri kendine has biçimde işler, böylece Bay Perşembe, çağlar boyu hayranlıkla okunacak bir roman olur. Felsefenin, teolojinin, neşenin ve tekinsizliğin tam ortasında serpilen bu hikâye, neredeyse upuzun ve esrarengiz bir rüya gibidir.
Londra’da, Anarşist Merkez Konseyi adında gizli bir örgüte “yanlışlıkla” katılan Dedektif Syme, «Bay Perşembe» olarak seçilir ve dünyayı yok etmek için harekete geçen bu adamların eylemlerini öğrenmek için esrarengiz bir serüvene atılır. Ancak konseydeki adamların maskeleri bir bir düşünce Dedektif Syme da kendisini şaşkına çeviren bir dünyanın ortasında kalakalacaktır. Anarşist Merkez Konseyi’ndeki birbirinden ilginç adamlar, Londra’nın orta yerinde olsalar da tekinsizlik içinde soluk alıp vermeye, sahici fikir ve eylemleriyle dünya üzerinde rastlamayacağımız yerlerde bizi beklemeye, ne olursa olsun eylemlerini gerçekleştirmek için mücadele etmeye devam ederler.