Biraz duraksadı Bahri sonra devam etti. "Çünkü aşk umuttur. Çünkü aşık insan umudunu kaybederse ölür yaşayamaz. Çok denedim unutmayı ama olmadı. Kendimi hep intihar dairesinde buldum. Unutmaya çalışmıyorum çünkü duygulara söz geçmiyor ama zamanla unutacağımı da biliyorum. Bu kendiliğinden olacak. Bunu çok iyi biliyorum."
"bırakalım oyunu biraz gezelim hiç tat vermiyor"
"zaten oynamadık ki oynamaya çalıştık"
Dışarı çıktıklarında insanı iliklerine kadar donduran soğuk bir rüzgar karşıladı onları. Yılın en soğuk günlerini yaşıyordu şehir.
"ortak şimdi ne yapalım?"
Aslında her ikisi de tekstil fakültesine giderek sevdikleriyle karşılaşıp günün geri kalanını onlarla sohbet ederek geçirme isteğiyle yanıp tutuşuyordu ama birbirlerine söyleyemiyorlardı. Bahri'de Zahide'nin telefon numarası vardı. Onu aramamasının nedeni içinde barındırdığı büyük aşkı Zahide'nin anlamasından korkmasıydı.
"turkuaz kafeye gidelim" dedi.
"O dünyanın en güzel ismini taşıyor. Çağla ne kadar da güzel değil mi? Bazen ruhum daralır canım sıkılır kendimi onun ismini sayıklarken bulurum. Onu gördüğüm zaman bütün dertlerimi unuturum dünyalar benim olur. Ona olan sevgimi ne kelimelerle anlatabilirim ne de çıkarıp gösterebilirim sadece yaşarım sessizce."
Uzun zamandır ilk kez güneşli bir günün sabahında mutluluk şarkısı söyleyen zeytin ağacının aheste aheste sallanan dallarına bakarken elindeki kupa bardağından; içindeki birikmiş öfkenin üzerine umudu güneş gibi doğduran bilinç altının derinliklerine gömülmüş güzel hayalleri ilkbaharda yenilenen tabiat gibi yenileyip gün yüzüne çıkaran çayı keyif alarak yudum yudum içiyordu.