19. asrın ilk çeyreğine gelindiğinde, başta buharlı gemi teknolojisinin devreye girmesi ve sair etkilerle Akdeniz’de ticaret canlanmış, Doğu Akdeniz’de liman kentleri ekonomik potansiyelleriyle öne çıkmıştır. Öte yandan Suriye’de Tanzimat Devri ile Osmanlı iktidarı yeniden örgütlenmiş ve taşra, kuvvetli bir bürokrasi ile tanışmıştır. II. Abdülhamid devrine gelindiğinde ‘93 Harbi’nin bir sonucu olarak Osmanlı Devleti’nin coğrafyası daralmış ve nüfus yapısı değişmişti. Rumeli’deki büyük toprak kaybı, Arap vilayetlerini ve II. Abdülhamid’in İslam Birliği politikasını öne çıkarmıştı. Bu politikanın ana amacı tüm dünyadaki Müslüman halkların liderliğine girişmekten ziyade Osmanlı memleketlerinin başkentle olan bağlarını güçlendirmekti. Osmanlı Devleti ve hilafet makamının bölgedeki meşruiyeti güçlendirmek için yürütülen mücadele, bölgede etkin bir idari kontrolün sağlanması ve yabancı faaliyetlerin sınırlandırılmasını gerektirmekteydi. Bunun mücadelesinin verildiği en önemli yerlerden biri de Beyrut olacak, Beyrut Vilayetinin kuruluşu da bu amaçla gerçekleşecektir. Bu çalışmada, 18. asır sonuna kadar görece önemsiz bir kasaba iken sonraki asrın ortasında Doğu Akdeniz’deki kentler arasında en önemlilerden biri olan Beyrut’un vilayet merkezi olarak tanımlanması ve sonrasında da merkezinde bulunduğu idarenin yapısı ve sorunları incelenmiştir.