19. yüzyılın son çeyreğine doğru özellikle bilimlerde kaydedilen düşünsel ve teknik gelişmeler evren ya da doğa hakkındaki akıl yürütmelerde büyük değişimlere neden olmuştur. Schlick bizzat bu değişimlerin dönüm noktasında yaşamış bir düşünürdür. Matematikçi ve fizikçi olmanın getirdiği bir zihinle güncel tasavvurları da göz önünde bulundurarak varlık ve dil hakkında yeni anlayışlar geliştirmeye çalışmış, yeni bir bilgi anlayışı inşa etmeye girişmiştir. Bunu kendi dönemindeki bilimsel çalışmaları ve kavramları, geçmiş dönemlerdeki çalışmalarla ve kavramlarla kıyaslayarak yapmaya çalışmıştır.
Viyana Çevresi’nin kurucu figürlerinden olan Schlick, epistemolojisinin en berrak anlatısını sunduğu bu eserinde bilgi sorununa, dilin ölçütlerine ve sınırlarına odaklanarak dilin, gerçeklikle kurduğu ilişkide, ne’liğini, doğasını ve geçerliliğini soruşturuyor. Dil nedir? Anlam nedir? Bilme ve bilgi nedir? Geleneksel metafiziğin sözde problemleri ve soruları nelerdir? Bilginin doğrulanması ve geçerliliği nasıl sağlanır? Felsefe nedir ve bilimle olan ilişkisi nedir, vb. sorulara yanıtlar arıyor. Bilginin temellerine ilişkin akıl yürütmeleri değerlendirerek, bir bütün olarak epistemoloji için yeni sonuçlar çıkararak, mantıksal ve dilbilimsel araçlarla bilim ve felsefe ile felsefe ve metafizik arasındaki sınırı çizmeyi üstleniyor. Geleneksel felsefenin idealist ve mutlakçı statik şemalarının dışında değişime ve yeniye açık, dinamik bir bakış açısı ortaya koyuyor. Bu bağlamda Schlick’in felsefesinin doktriner değil, Wittgensteincı anlamda bir etkinlik-olarak-felsefeye dönüştüğü görülüyor.