Türkiye’de siyasal bölünmüşlük içinde, yüz yıl öncesinin belirli kişileri, olayları ve belgeleri hakkında bazı belirgin saflaşmaları tespit etmek mümkündür. Birinci Meclis ve 1921 Anayasası da bu saflaşmalar içinde yer almıştır. Anayasal tarihimiz bakımından Cumhuriyet sayfasını açan 1921 Anayasası’nın, yapılışından yüz yıl sonra, ortaya çıktığı tarihsel koşullar ve getirdiği ilkeler bağlamında tartışılması bu nedenle önem taşır.
Anayasa’nın getirdiği özgün ilkeleri tanımlamak ya da tarihsel koşulların kesin bir dökümünü yapmak kadar 1921 kuruluşunun açıklığını ve sunduğu anayasal imkânı bugüne taşımak, tarihçiler ve anayasa hukukçuları için çekicidir. Geçen yüzyılda hak ettiği akademik ilgiyi görmeyen, anayasa kitaplarında geçiş sürecinin zorunu düzenlemesi ya da geçici uzlaşı metni olarak yorumlanan, muhtariyete (özerklik) ilişkin hükümleri sessizlikle geçiştirilen 1921 Anayasası’nın, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde siyasal yelpazenin neredeyse her kanadında yeniden ilgi uyandırmaya başlamasının bu çekicilikte etkisi olmadığını söyleyemeyiz.
Elinizdeki eserde yer alan metinler 1921 Anayasası’nın hem tarihsel hem de güncel siyasal önemini yeniden masaya yatırıyor.