Sahabeden Ka‘b b. Züheyr’in, Hz. Peygamber’in huzurunda okuyup O’nun mübarek hırkasını armağan olarak almasına vesile olan Kasîde-i Bürde isimli ünlü şiir, İslâmî edebiyatın ilk ve en önemli manzum ürünlerinden biri olarak kabul görmüştür. İlk kelimelerinden ötürü Kasîde-i Bânet Su‘âd olarak da tanınan bu eserin asıl cazibesi, bizzat Resûlullah’a sunulup onun övgü ve ihsanına mazhar olmasından ileri gelmektedir. Gerek bu manevi özelliği gerekse edebî kıymeti dolayısıyla İslâm kültürünün hâkim olduğu bütün edebiyatlarda büyük bir ilgiyle karşılanan ve üzerine en fazla ikincil metin (şerh, tercüme, nazire, tahmis vb.) yazılan eserlerden biri hâline gelen bu manzume, Osmanlı döneminde de edebî muhitlerin yakından takip ettiği klasik bir metin olmayı sürdürmüştür.
Kasîde-i Bürde’nin Türkçe Şerhleri dizisinin ikinci cildi olarak yayımlanan bu çalışma, Osmanlı kadılarından Üsküdârî Mustafa İsâmüddin Efendi ile Mollacıkzâde Mehmed Râif Efendi tarafından kaleme alınan şerhleri konu edinmektedir. İsâmüddin şerhi, kaside üzerine daha önce yazılan şöhretli Arapça şerhlerden etkin bir şekilde yararlanarak bunları pratik tek bir kaynak esere dönüştürme teşebbüsüyle ansiklopedik diyebileceğimiz bir özelliğe sahip olup bu yönüyle Türkçe okur-yazar kitle için tertipli bir istifade merciine dönüşmüş durumdadır. Mollacıkzâde şerhi ise sadece ilmî-teknik izahlar üzerine kurulu olmayıp aynı zamanda müzeyyen bir nesir örneği olarak da boy göstermekte, bu ise Osmanlı tecrübesinde edebî şerh geleneğinin, ilim ve edebiyat geleneklerinin tam da kesişim alanında durduğunu gözler önüne sermektedir.