Şu yanlış kavramlar ve garip düşünceler akıllara nereden geldi acaba?:
- Dinin sosyal hayatla ne alâkası olabilir?!
- Dinin bir ekonomik sistemi olamaz!
- Din; ferdin toplum ve devletle ilişkilerine dair ne getirebilir ki?!
- Dinin hayat olgusu ve günlük yaşamda ne gibi bir rolü olabilir; örfler
bakımından, giyim kuşam cihetinden hele hele kadın kıyafeti ile dinin ne
alâkası var? Böyle düşünenlere göre dinin; sanat, basın-yayın, sinema ve
televizyon gibi konularda da asla sözü ve yeri yoktur.
Biz, bu sapmanın nasıl ortaya çıktığını ve nasıl geliştiğini anladığımız
zaman, umarız ki işin içindeki hile ve tuzağı da görmüş ve bunlara karşı
uyanık olmamız gerektiğini öğrenmiş oluruz.
İlk Müslümanların çok iyi şekilde anladıkları açık gerçek, Müslüman
toplumun ancak Allah’ın şeriatı ile kurulabileceği idi ve buna kesin bir şekilde
inanıyorlardı. Onlara göre Allah’ın şeriatından uzaklaşarak Müslüman olarak
yaşayabilmenin imkânı yoktu. O tarzda Müslüman da olunamazdı.
Evet, onlar başardılar. Çünkü onlar istediler, isteklerini önce kendi küçük
dünyalarında gerçekleştirmek üzere uygulamaya koyuldular, bunda netice
aldıktan sonra da hayata geçirme, topluma ve tüm insanlığa yayma yolunu
tuttular. İşte o zaman gerçek Müslüman oldular.