Hikâyeler tılsımını kolay kolay yitirmezler. Zaman ve zemin dönüştükçe var olurlarfarklı ağızlarda ve formlarda yaşarlar.
Yazılı edebiyatın ilham kaynağı olan halk anlatılarıyla birlikte varlıklarını sürdürürler. Söylence mit efsane rivayet masal...Türlü biçimlerde tekrar tekrar vücut bulurlar. Günümüzün eğlenceleri ve meşgaleleri dahi kolay kolay alt edemez anlatıları. Bir elektrik kesintisinde kıpırdanırlar yahut hikâye anlatılması gerekmişse aniden dökülüverirler
belleğin heybesinden.
Kahvehane köşelerinin meddahları tarihe karışsa da tiyatrolarda sokaklarda
hatta sosyal medyada yeni yeni hikâye anlatıcıları masal anlatıcıları peyda olmaya devam ediyor. Emrah Ece de onlardan birisi. Hikâyenin anlatının alamet-i farikası ağızdan ağıza aktarılırken aktaranın beğenisinden dimağından süzülmesi yeniden şekillenmesidir. O da denk geldiği duyduğu yahut okuduğu hikâyeleri anlatıları söylenceleri kendi üslubuyla başka kulaklara gözlere aksettiriyor.
Söylencelerin hikâyelerin ardından bozkırlara Kaf Dağı'nın ötesindeki diyarlara uzanan
bir serüven okurlarını yahut "maceracılarını" bekliyor...
Mehmet Berk Yaltırık
Yedikuleli Mansur ve Istrancalı Abdülharis Paşa'nın yazarı