Asr-ı Saadet Hz. Muhammed'in Yüce Allah'tan aldığı Kur'an ayetlerini insanlara tebliğ ettiği ve kendi gözetim ve denetimi altında hayata geçirdiği dönemdir. Bu dönem Dünyadaki tüm Müslümanlarca 'Altın Çağ' olarak kabul edilir ve İslâm'ın sadece bu dönemde eksiksiz ve mükemmel yaşandığına inanılır. Bu dönemde yaşanan hayat ve ortaya konan örneklik Müslümanlar tarafından ilk ve en önemli kaynak olarak kabul edilir.
Her Müslüman'ın zihin dünyasının oluşumundaki en büyük pay hiç şüphesiz ki Asr-ı Saadet'e aittir. Asr- Saadet dönemi her Müslüman için kutlu çağdır. İçinde hayatın her alanına ilişkin örneklikler taşır. Dünyadaki tüm Müslümanlar yüzyıllardır o dönemdeki hayatın bir benzerini yaşamak ve yaşatmak için çaba sarfederler.
İslâm Medeniyetini inşa eden ana unsurlardan en önemlisi Asr-ı Saadet adı verilen bu özel zaman diliminde ortaya konan ilkelerdir. Asr-ı Saadet'in Müslümanların ilim ahlak düşünce ve toplumsal hayatlarının oluşumunda özel ve belirleyici bir öneme sahip olduğunda hiç şüphe yoktur. Bunun bir çok sebebi sayılabilir. Ancak belirtilmesi gereken sebeplerden ilki bu dönemde tüm Müslümanlar için pek çok yönüyle örnek alınması gerekli bir hayatın yaşanmış olmasıdır. Ayrıca İslâmi hayat ve düşünce dünyasının her alanına ilişkin ilk uygulamaların bu dönemde hayat bulmuş olması da Asr-ı Saadet'in önemini artıran faktörlerin başında gelir.
Müslümanlar tarafından oluşturulmuş ve zaman içinde gelişip özel akım veya disiplin niteliğini kazanmış her önemli hareket kendine Kur'ân-ı Kerim yanında Hz. Muhammed'in tatbikatına sahne olan Asr-ı Saadet'ten de bir dayanak bulma ihtiyacını hissetmiştir. Tefsir'den Fıkıh'a Tasavvuf'tan Kelam'a ve diğer fikrî ve ilmî faaliyet biçimlerine kadar Müslümanların düşünce ve davranışlarını yönlendiren her önemli oluşumun köklerini Asr-ı Saadet'e dayandırması bu özel dönemin niçin farklı bir öneme sahip olduğunu yeterince açıklar.
Siyaset ve genel toplumsal örgütlenme modelleri için de durum farksızdır. Bugünün şartlarında dahi İslâm'ın genel ilkelerinden hareketle toplumsal örgütlenme modeli üzerine kafa yoranlar kendilerine Asr-ı Saadet'ten meşru ve ikna edici dayanaklar bulmak durumundadırlar. Bu durum İslâmî metodoloji açısından böyle olması gerektiği gibi Müslüman aklı ve vicdanı tarafından genel kabul görmesi açısından da böyledir ve böyle olmak zorundadır.