Mehmed Âkif Ersoy’un Berlin’deki vazifesi sırasından başlayıp Necîd çöllerine uzanan yazılış hikâyesiyle, Safahat’ın ve “Âsım” kitabının tertîbi içerisindeki konumlandırılışıyla, şâirinin herkesçe şâhit olunan âbidevî şahsiyetini ve vatanperverliğini bihakkın ihtivâ edişiyle şerhe konu olan “Çanakkale Şehîdlerine” şiiri, edebiyâtımızın en “nâdîde” ve “metin” eserlerinin başında gelir.
Bir “Servet-i Fünûn” şâiri olan Cenab Şahabeddin, “Âsım”ı bir “belâgat kasırgası” olarak nitelendirmeyi tercih eder. “Çanakkale Şehîdlerine” bölümü ise âdeta bu “kasırga”nın merkezi, yoğunlaştığı yerdir. Bu metnin sadece “belâgat” ile alâkalı bir yönünün olmadığı, “Âsım’ın nesli” bağlamında bir nesil yetiştirme gâyesiyle dertlenen şâirinin maksadı da düşünüldüğünde, “maârif” ile alakalı yönünün de ciddî bir şekilde ele alınması gerektiği muhakkaktır. M. Âkif’in “kurtarıcı” neslin adı olarak “Âsım” ismini tercih etmesi, Safahat’ta yer alan bu bölümü dönemin değerli bir maârifçisi sayılan dostu Fuad Şemsi (İnan)’ye ithaf etmesi gibi hususular da şerhe konu olan metnin daha geniş açılımlarla değerlendirilmesi gerektiğinin en güzel ispatıdır.