Çile Odası kitabı, yüzlerine kezzap atılarak saldırıya uğramış ve saldırı “öncesi” hallerinin fotoğrafını ellerinde tutan dört kurbanın fotoğraflarını irdeleyerek, bu fotoğrafların imgesel potansiyelleri üzerine fikir yürütmekte. Bu imgeler irdelenirken, kezzap saldırısına bağlı olarak kurbanların yüzlerinde gelişen deformasyonlara odaklanılması neticesinde, çehrenin farklı yön ve işlevlerinin ve dolayısıyla onun portre ve maske gibi fenomenlerle olan ilişkisinin bu araştırmanın ana eksenini oluşturması son derece doğaldır. Ayrıca kitapta çehre ile karakter, kimlik, bireylik, başkası olma ve için dışa yansıması yada ruhun penceresi olması ilişkisi de göz önünde bulundurulmuştur. Bu tartışmalarda her görseli kendi içinde kapalı ve diğer görsellerin zincirinden kopuk bir bileşen olarak ele almaktansa imgelerin birbirleriyle olan diyaloğu amaçlanmıştır. Haber medyasında yer alan görseller de tıpkı diğer görseller gibi, kendinden önce gelen görsellere gönderme yapma potansiyeline sahiptir, örneğin XVI. yüzyıla ait bir resmi hatta antik cenaze ritüellerinde kullanılmış bir kurukafayı çağrıştırabilir.