Türk okurları, William Makepeace Thackeray’ı (1811-1863) İngiliz edebiyatında takdir gören bir yazar olmasını sağlayanı Gurur Dünyası romanıyla tanımaktadırlar. Yazar, Cornhill’den Kahire’ye Seyahat Notları’nı Michael Angelo Titmarsh müstear ismiyle yazmış, eserin içinde de seyahati gerçekleştirenin bu hayali karakter olduğuna dair imalarda bulunmuştur. Aslında bu bile eserin kurmacayla harmanlanan yönlerine bizi hazırlar niteliktedir. Lizbon, Cadiz, Cebelitarık, Malta, Atina, İzmir, İstanbul, Kudüs ve Kahire merkezlerine dair notların ve bir karikatürist olan yazarın çizimlerinin yer aldığı bu eseri, edebiyatı tarihten, tarihi de edebiyattan bağımsız düşünme hatasına düşmeden okuduğumuzda onun, güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyen pek çok önemli konuda referans niteliğinde ufuk açıcı gözlemler ve geçmişi okuma gayreti içinde olan herkesin göz önünde bulundurması gereken farklı bakış açılarıyla dolup taştığını görebiliriz.
Victoria İngiltere’sinde katı bir biçimde sınıflara ayrılmış toplumun üst sınıfına mensup bir aydın olan Thackeray, Doğu’yu görmek için ayrıcalıklı bir deniz seyahatine çıkar ve geride bıraktığı yakınları başta olmak üzere bu eseri okuyacak olan Londra’nın üst tabakasına bu meşakkatli yolculuğu gerçekleştirdiğini ve gördüklerinin, seyahatin zorluklarına değdiğini ispat etmek ister. Muhakkak ki daha yola çıkmadan önce Doğu’yu biliyordu. Bu dönemde Batılı insanın Doğu’ya dair birincil bilgi kaynağı olan oryantalizm yaklaşımı, aslında biraz da gönül rahatlığı, endişelerin giderilmesi demekti. Doğu’nun temsilcisi Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askerî gücünün azalması, Sanayi Devrimi’yle birlikte teknik gelişmişlik ve güç parametrelerinin Batı’nın lehine değişmesiyle birlikte Batılı insan Doğu hakkındaki korkularının artık yersiz olduğuna ikna olmak ister. Bunun için de Doğu’yu Avrupa’nın merkezine kadar ilerlemiş bir tehdit olarak görmek yerine bu dönemin zihniyetine hâkim olan bilimsel yaklaşımla mercek altına alıp incelemek, Batılı üstün gözün araştırma konusu olan bir nesneye dönüştürmek ister. Oryantalizm bu noktada devreye girer. Oryantalistler, beraberlerinde götürdükleri inanış ve beklentilerle Doğu’ya seyahatler düzenlerler ve orada tam da aradıklarını buldular. Nitekim Thackeray de yola çıkmadan evvel bildiği Doğu’yu yol boyunca yanında taşıyacaktı.