Herkesin söyleyecek bir sözü olmalı düşüncesi ile geleceğe ben de bir söz bırakmak istedim. Doğduğum
köyün tarihini ve coğrafyasını anlatmakla başladığım bu yazma eylemimi, bizim ailemiz ile özel bir bağı olan Değirmen diye adlandırdım. Değirmen, yoksul ve sakat olan babamın, hayatta var olma savaşının en büyük silahıydı. Bu anlatı yalnızca Değirmen’den ibaret değil tabii ki. Zor koşullarda yaşamaya çalışılan bir coğrafyada önce çocuk olmanın, öğrenci olmanın ve genç olmanın zorlukları da var bu anlatıda. 68 kuşağında çocuk,78 kuşağında eylemci olmanın tanıklığıyla yapmak isteyip yapamadıklarımızın öz eleştirisi var. 12 Eylül sonrasındaki sarsıntıları, sendikal çalışmaları, sürgünleri ve yaşamımdaki acı kayıpları anlatmayı kendimde bir görev olarak gördüm. Beraber siyaset yaptığım arkadaşlarımın çoğunun farklı yönlere savrulduklarını ve hemfikir olduğumuz düşüncelerini revize ettiklerini üzülerek gördüm. Uzun yıllar boyunca sustuklarımı biriktirmiştim. Artık bunları söylemenin vakti gelmişti ve şimdi geçmişe baktığımda daha iyi anlıyorum ki Değirmen sadece buğdayı değil zamanı da öğütürmüş.