Balkanların Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında en büyük etkenlerin başında hiç kuşkusuz Orta Asya’da filizlenen ve Anadolu’da olgunlaşarak birçok coğrafyaya ulaşan tasavvufi kültür unsurları gelmektedir. Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” olarak isimlendirdiği bu gönül insanları bir amaç çerçevesinde ve silsileler halinde gittikleri bütün yörelerde olduğu gibi Balkan şehirlerinde de irşat ve manevi rehberlik vazifesini deruhte etmişlerdir.
Azîz Mahmûd Hüdâyî'den sonra ikinci pir olarak telakki edilmekte olan İsmâîl Hakkı Bursevî, mürşidi Atpazarî Osman Efendi'nin emri ile Balkanlara irşatla görevlendirilmiş, bu çerçevede Üsküp, Köprülü ve Ustrumca'ya giderek vazifesini icra etmiştir. Otuz ay kaldığı Ustrumca'da muhtemelen pek çok kişiyle teması olmuşsa da onlardan Muhammed Hulûsî’nin gönlünde farklı bir dünyanın kapılarını açmıştır. Bu kadar kısa bir sürenin sonunda Bursevî’nin Ustrumca’deki halifesi olacak kıvama gelen Hulûsî Efendi, aldığı bu vazifeyi vefatına kadar sürdürmüştür.
Ustrumca'daki Sultân Murâd Câmii'nde vaizlik ve müftülük görevinde bulunması hasebiyle halkı irşat etmesinin yanı sıra artık gönlünden taşmaya duran hissiyatını da kalemine emanet ederek satırlarla ve sadırlarla paylaşmıştır. Nihayet büyük kısmı tasavvufi konuları işlediği şiirleri bir divanda toplanacak miktara ulaşmıştır. Küçük ölçekli bir divan hacmindeki bu şiirlerinde Aziz Mahmûd Hüdâyî, İsmâîl Hakkı Bursevî ve Niyâzî-i Mısrî’nin tesiri açıkça görülmekte, onların tasavvufi neşvesi ve üslubunun izleri fark edilmektedir.
Bu çalışmanın ilk bölümü Derûnîzâde Muhammed Hulûsî Efendi'nin hayatı, eserleri ve edebi şahsiyetine ayrılmıştır. Biyografisine dair mevcut kısıtlı bilgilere, güncel araştırmalarla elde edilen veriler de eklenerek bazı tahkikler yapılmıştır. İkinci bölümde Hulusi Efendi Dîvânı’nın kısa bir tahlili sunulmuştur. Üçüncü bölümde ise Dîvân’ın metni yer almaktadır.