Dil olgusu insanlar arasındaki iletişimin pek çok yolundan biri olmasının yanı sıra bunlar arasındaki ana iletişim aracıdır. Dil olgusu yüzyıllardır retorik, dilbilim, edebiyat disiplinlerinin ana araştırma sahası olmasının yanı sıra felsefe, psikoloji, antropoloji gibi beşerî bilimler disiplinleri dışında matematik gibi disiplinler tarafından da çalışıla gelmiştir.
Dil olgusuna yalnızca bağlam analizi veya dil bilgisi açısından yaklaşılmamış, ayrıca farklı bağlam veya karşılaştırmalı yöntemlerle de ele alınmıştır. Ferdinand de Saussure, Genel Dil Bilim Dersleri’nde dil üzerine çalışmaları dört adımda geliştiğini özetler. İlk adımda dilde “gramer” olgusunun çalışıldığını yazar: Yunanlar tarafından başlatılan bu çalışmalar Fransızlar tarafından devam ettirilmiş ve bu ana mantık üzerine temellenmiştir. Antik dönemde başlayan dil araştırmaları, aslında İskenderiye’de daha önce kurulmuş bir “filoloji” okulu ile devam eder. Saussure, modern zamanda filolojiyi devam ettiren isim olarak Friedrich August Wolf’tan bahseder. Filolojinin ilgisi yalnızca dil üzerine değildir. Erken dönem filologlar yazılı metinleri düzeltmek, yorumlamak ve üzerlerine tartışmakla da ilgilenmişlerdir, böylece edebiyat tarihi, eleştiri metotları da ortaya çıkmıştır. Metin çözümlemesinin yapılması metin karşılaştırmalarını ve çeviriyi de beraberinde getirir. Böylece filolojik süreç tarihsel dilbilimin de temellerini atmıştır. Fakat Saussure’e göre tarihsel dilbilimin günlük konuşulan dil yerine yazılı metinler üzerine odaklanması dil olgusu üzerine çalışmanın gelişmeye açık tarafıdır.