Gerek Batı’da gerekse bizde modernleşme tüm geleneksel değerleri tahrip ediyor. “Değişme”, “gelişme”, “özgürlük” ve “ilerleme” gibi modern kavramlara yüklenen olumlu anlamlar ekonomik ve teknolojik gelişmeyle birlikte her alanda gelişme kaydedeceğimize dair bir izlenime yol açıyor. Oysa medeniyetin gelişmesinde maddi faktörler ile manevi faktörler arasında her zaman paralel bir gelişim olacağına dair hiçbir kesin kanıt bulunmamaktadır. Tam tersine ekonomik ve teknolojik gelişmenin geleneksel kurumları ve değerleri tahrip ettiği bir gerçek olup bunların yerine yenileri de konulamıyor. Hızlı ve sürekli değişim, istikrarlı bir kültürel hayatı imkânsız kılıyor!
Bu çalışma, din ve modernite bağlamında değerlere odaklanmış bir çalışma olup hem geniş bir alanda değerler taraması yaparken hem de yaşanan krizin bazı boyutlarına dikkat çekmektedir. Çıkış noktamız, din olgusunun temelde bir “değerler sistemi” olduğu gerçeğini hatırlatmaktır. Ne yazık ki, bu gerçek uzun zamandan beri ya unutuldu ya da unutturuldu.