“… Şems-i Tebrizî Hazretleri bir gün Mevlânâ’nın medresesinde muarefeden bahsediyordu.
Buyurdu ki:
Hakk Sübhanehu ve Teâlâ bütün halktan üç şey ister. Biri itaat, ikincisi amel-i makbul, üçüncüsü hatırda tutmaktır. İtaat imandır, amel-i makbul ubûdiyettir, hatırda tutmak ise mârifettir.
Ey salik, kendi yükünü başkalarına yükletme. Yani kimseye yük olma. Bilakis onların yükünü yüklen yani hizmetlerinde bulun. Halktan ümidini kes, bilakis kendi malını onların önüne koy.
Herkes izzet ve azamet talibidir. Sen zelil ve hakir olmanı iste.
“Marifet nedir?” diye sordular.
Buyurdu ki:
“Mârifet, kalbin Allah ile olmasıdır.”
Diriyi öldür ki o cesedindir.
Ölüyü dirilt ki o kalbindir.
Hazırı kaybet ki o dünyadır.
Kaybı hazır kıl ki o âhirettir.
Varı yok et ki o, heva ve hevestir.
Yoku var et ki o da niyettir."
Marifet kalpte, şehadet dilde, hizmet âzâdadır. Eğer cehennemden kurtulmak istersen taatta bulun. Eğer şefaat istersen niyet et. Eğer Mevlâ’yı istersen O’na teveccüh eyle ki o saatte bulasın.
Beni tanıyan beni bulmayı kasd eder. Beni isteyen beni arar. Beni arayan beni bulur ve benden başkasını tercih etmez…”