Amerikan Edebiyatının güçlü kalemi Jack London 1900’lerin başında İngiltere’ye giderek Londra’nın doğu yakasındaki işçi sınıfının zorluklarla dolu hayatını gözlemler. İlk elden tanıklığını romanlaştırdığı zaman dünya kamuoyunu şaşkınlığa uğratan yazar, bu eseriyle büyük saygı kazanmıştır.
Jack London, bir yazardan öte bir sosyolog gibi davranarak, işsiz ve beş parasıir sefil kılığına girer ve kendi deyimiyle “bir kâşifinkine benzetebileceğimiz” bir ruh hali ile Londra’nın fakir mahallelerine, Doğu Yakası’na gider. Burada diğer insanlar gibi aç, uykusuz ve pisliğin içinde yaşar.
Jack London bu kitapta yoksulluğu ve acıyı bizzat yerinde gözlemleyip, edindiği tecrübeleri okurla paylaşıyor. Yazar Doğu Yakası’nda şahit olduğu sefaleti, çürümüşlüğü, tüm yalınlığı ve çarpıcılığıyla, ancak bir o kadar da estetik bir tarzda anlatıyor. “Üzerinde güneşin batmadığı” 20. yüzyıl İngilteresi’nde, toplumdaki çatlakları son derece eleştirel bir dille aktarıyor. Jack London bu kitapla sadece kendi döneminin değil, günümüzün toplumsal sorunlarına da ışık tutuyor.