Manyas Gölü ve civarı çocukluğumdan beri bildiğim yerlerdi. Oralarda yaşayan insanları sevdim ve sevgimi sürekli olarak dile getirdim. İşte bu karşılıksız ve beklentisiz sevgiyle oluşan merak armağan etti bu kitabı bana. Beni çeken, saran ve sarmalayan o sevginin peşinde dolaşırken, bir gün, Kazakların sesine, nefesine rastladım, Manyas Gölü’nün doğu yakasında bir yerlerde. Şartsız sevginin doğurduğu merakla o sesin ve nefesin peşine düştüm. O merakla Don Kazakları’nı ve Türkiye’deki izlerini aramaya başladım. Çıktığım yolculuk beni; Manyas Kocagöl (Eski Kazaklar) köyüne, Akşehir Gölü kıyılarına, Rusya steplerine, Don Nehri kıyılarına, Kuban’a, Dunay’a ve 1700’lü yıllara götürdü. Don Nehri kıyılarından Romanya’ya kadar ulaştırdı. Manyas Kazaklarının Türkiye yılları 1740, Akşehir Kazakları ve Malakanların ise 1880-1890 yılları arasında başlıyordu. Geliş ve gidiş arasındaki yıllar içinde aradım onları. Kazakların Türkiye’deki izleri ve yaşamları 1962 yılında noktalanıyordu. 1962 yılında Amerika ve Rusya’ya olmak üzere yine göç etmişlerdi. Oralarda da sürdüm izlerini. Kazakların peşinde koşarken Kars Malakanları ile kesişti yolum. Hikâyeleri benzerdi ve kesişen noktaları vardı. Bu sebeple 1961 yılında Kars Tiflis treni ile Türkiye’den ayrılan Malakanlara da yer verdim. Malakanların izlerini sürerken ayrı bir macera başladı. Çıldır Gölü akşamlarına ve Arpaçay’a, Kars’a uzanan bir macera. *** Ve sonra 2002 yılının 21 Eylül’ünde, Rusya Stavropol Bölgesi, Levakumski ilçesi, Novakumski ve Kumskaya Dalina köylerinde yaşayan Kazaklar, Türkiye’den göçlerinin kırkıncı yıl törenlerine davet ettiler. Seve seve gittim, bir büyük maceranın oradaki kesitine de tanık oldum. Onların yüreklerinde nasıl bir özlem ve nasıl bir yangın yaşadıklarını hissettim. Manyas Gölü’nün kıyısında bir otomobilde başlayan göç serüveni, Rusya’nın Kafkaslar bölgesindeki Novakumski köyüne giden başka bir otomobilde sonlanıyordu. Sanki Türkiye’de göl kıyısında arabamıza aldığımız Kazak gerçeğini, Kafkaslardaki Kazak köyüne teslim etmiştik. Göç ve Yol gerçeğini ruhumda yaşamıştım ve ruhumda yaşadığım bu insanlık macerasını döktüm satırlara... *** |
Bu kitap bilgi kitabı değildir. Bir sevgi kitabıdır. Arada bazı tespitler varsa da gerektiği için yazılmıştır sadece. İlgi duyanlara, göl kenarlarındaki sazlıklardan, değirmen taşlarından ve kırk yıl sonra Rusya ovalarından gelen seslere kulak verenlere şimdiden teşekkürlerimle...