<p>İslam medeniyetinin önemli bir parçası olan Endülüs, Doğu’nun Batı’da<br />tecessüm ettiği bir coğrafya ve kültür havzasıdır. Müslümanların<br />Avrupa’nın ayakucundan başlayan yolculukları bölgesel olarak tüm<br />Avrupa’ya yayılmasa da medeniyet ve ilim yolcuğunda bu kıtanın başını<br />döndüren bir gelişmeyle halen etkisini sürdüren bir serüvene<br />dönüşmüştür. Öyle ki Endülüslü Müslüman ulemâ, günümüz bilim<br />dünyasının da fikrî öncülleri olmuşlardır. Kadim toprakların hocaları ve<br />Endülüs’ün talebeleri rihle (ilmi yolculuk) köprüsüyle buluşmuş, İslam<br />beldesi olan Endülüs’te müzeyyen bir vahiy-akıl söylemi çerçevesinde ilim<br />yapılmıştır. Yüzbinlerce kitabı barındıran Endülüs kütüphaneleri,<br />Endülüs’ün Müslüman çocuklarına rehber olmakla kalmamış yolu buraya<br />düşenleri veya yolunu düşürenleri de kucaklamıştır. Endülüs, kitapları<br />yüzlerce yıl yükseköğretimde okutulan âlimlerinin yanı sıra gözünün<br />önünde tüm kitapları yakılan ulemânın da ocağıdır. Her şeye rağmen<br />günümüze ulaşan nadide eserler ve bu eserlerin müellifleri hakkında daha<br />fazla araştırma yapılması, üzerimize düşen bir borçtur. İlmin yuvalandığı<br />bu Müslüman beldenin âlimlerinden on dört müstesna ilim adamını, bu<br />borç bilinciyle eserimizde inceledik.</p>
