Prof. Dr. Nihat Bengisu Rumelili bir kızan… Yani evlâd-ı fatihan… Balkanlardan, suyun öte yakasından… Biraz Gümülcine, biraz Kırcaali, biraz Deliorman… İki ülke arasında arafta kalan, kimselere yaranamayan… Yunanistan’da “Türk tohumu”, burada “pis Yunan!” Her daim “muhacir” kalan; göçü, hicreti hiç durmayan… Ama “muhacir” olarak geldiği Türkiye’de “ensar” olmayı başaran… Hep “Bengisu”yu arayan ve sonunda bulan... Ve de aynı şehirde hayatının altı yılına şahitlik ettiğim yüreciği güzel insan… Bu biyografik eseri kaleme alırken, Nihat Hocamın değerinin sağlığında bilinmesini, günümüz insanının özellikle gençlerimizin onu yakından tanımasını, örnek hayatının da gelecek kuşaklara aktarılmasını arzuladım. Maalesef biz genellikle “ölü sevici” bir toplumuz. Şairin, “Kadrini seng-i musallada bilüb ey Bâkî / Durub el bağlayalar karşuna yâran saf saf” dediği gibi kaybettiğimiz değerlerin ardından güzellemeler yapmayı, ağıtlar yakmayı pek severiz. Oysa iz bırakan insanlarımızın asıl hayattayken değerleri bilinmeli; yaşadıkları, yaptıkları kayıt altına alınmalı; adları şehirlerin en güzel meydan, cadde ve kültür merkezlerine verilmeli; biyografileri, romanları yazılmalı; belgeselleri, filmleri yapılmalı… Bir toplumun, bir dönemin gerçek tarihi ancak bu tür eserlerle anlaşılabilir çünkü! İşte, başlattığım biyografi serisinde, tanıdığım güzel insanları güzel atlara binip gitmelerinden önce anlatmak istiyorum. Bu kapsamda beşinci biyografi kitabımı sunmaktan mutluyum. İnşallah bu kitabımın ardından “Hocaların Hocası” Nihat Hocamın belgesel filmi de çekilir. Yakışır doğrusu… |