Yeni Roma imparatorluğunda hükümet ve uygarlığın sürekliliği, Batı Avrupadakinden çok daha gerçekti. Yeni Roma, Batı Avrupa’nın yeniden yerleşimine damgasını vuran bu kadar ani kırılmalara, yer değiştirmelere, yerel koltuk, unvan ve resmi biçim, dil, ırk, hukuk ve görgü değişikliklerine asla maruz kalmadı. On bir yüzyıl boyunca İstanbul, idari sıralamasının neredeyse hiç bozulmadığı dokuz yüzyıl boyunca, bir imparatorluk Hıristiyan hükümetinin sürekli merkezi olarak kaldı. Dokuz yüzyıl boyunca, Haçlıların korsan akınına kadar, İstanbul, Hıristiyan âlemini, sanayiyi, hükümet mekanizmasını ve uygarlığı art arda gelen barbar selinden korudu. Yedi yüzyıl boyunca Avrupa’yı Hilâl’in zamansız istilalarından korudu; bu arada Doğu’ya çok şey veriyor, Doğu’dan çok şey alıyor ve Avrupa ile Asya arasında entelektüel ve endüstriyel takas odası olarak hareket ediyor. En az beş yüzyıl boyunca, İoustinianos’un çağından itibaren, tüm bunların hâlâ yapım aşamasında olduğu Batı Avrupa’ya kadar sanatın, imâlatın, ticaretin ve edebiyatın hemşiresiydi. Baltık’tan İyon Denizi’ne kadar tüm Doğu Avrupa’nın lâik ya da dinsel uygarlığının doğrudan ve dolaysız kaynağıydı.