“İki ürkek serçe gibi titriyorduk ikimiz de, camide yüksek ağaçların dalları hafiften birbirine sürtüyor, hışır hışır sesler çıkartıyordu, bizimle birlikte ağaçlar da derinden, ta içten, ruhlarından titriyorlardı. Bir yaprak düşse hepimiz yere serilecektik. Hiçbirimiz düşmedik.”
Sabahlanan barlar, küflü otel odaları, hüzünlü pansiyonlar doğumhane önlerinde sancılar. Aman babamız duymasınlar, elalem ne derler. İnadına diklenmeler, kız kardeşlerin dayanışması. Sokağın sarhoş aşıkları. Güneşli cenazeler. Eski Kapıları Çalıyorum, Hilal Serbes’in kaleminden, bir ilk kitap, öykücülüğümüzde yeni bir ses. Gün gelir her şey tükenir, her şey biter, her şey yıkılır, kız kardeşlik baki kalır.