logo

Esmâ-i Hüsnâ Şerhi

Ürün Kodu: 9786257447942
₺160,00

Birisi, “Ben Allah’ı biliyorum.” dese doğru söylemiş olur. Birisi de “Ben Allah’ı bilmiyorum.” dese o da doğru söylemiş olur... Akıllı bir kimseye düzgün bir yazı gösterip “Bunu yazanı tanıyor musun?” desen o da “Hayır!” cevabını verse doğru söylemiş olur. Eğer “Evet! Onu yazan diri, kâdir, işiten, gören, sağlıklı eli bulunan, yazmayı bilen bir insandır. Onun bütün bu özelliklerini bildiğime göre onu nasıl tanımam!” demiş olsaydı yine doğru söylemiş olurdu.

 

“Tanrı’yı bilebilir miyiz?”, “Tanrı’yı nasıl bilebiliriz?, “Tanrı’yı bilmeli miyiz?”

Gazzâlî Esmâ-i Hüsnâ Şerhi’nde bu evrensel sorulara kelamî, tasavvufî bir perspektifle cevap veriyor. Allah’a dair bilgiyi; mutlak anlamda bilinmesi mümkün olmayan zâtın bilgisi, kulun kendileriyle vasıflanarak bilebileceği sıfatların-isimlerin bilgisi ve isimlerin tezahürü olarak ortaya çıkan fiillerin bilgisi olarak üç farklı kademede inceliyor. Allah’ın doksan dokuz isminin anlamlarını açıklayıp insanın bu isimlerden nasibinin ne olduğu, isimleri anlamak için nasıl bir pratik gerektiğine dair bilgiler veriyor. Platon’dan beri felsefenin gündeminde olan isim-müsemmâ meselesini varlıkların isimlerinden Allah’ın isimlerine doğru bir seyirle tartışıyor.

Esmâ-i Hüsnâ Şerhi dil, bilgi ve ahlaka dair meseleleri teoloji çerçevesinde düşünmek ve Allah’ın isimlerinin anlamlarını Gazzâlî’den öğrenmek isteyenler için önemli bir eser.

Yazar Hakkında:

Ebû Hâmid Muhammed el-gazzâlî

İslam düşünce tarihindeki dönüm noktalarından birini temsil eden fakih, kelamcı, mutasavvıf. 1056 yılında Tûs’ta doğdu. Meşhur sûfî Ahmet el-Gazzâlî’nin ağabeyidir. İlk öğrenimini kardeşi ile birlikte Tûs’ta aldı. Daha sonra Nîşâbûr’daki Nizâmiye Medresesi’nde meşhur Eş‘arî kelamcısı İmâmü’l-Haremeyn Cüveynî’nin öğrencisi oldu. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah ve sadrazamı Nizâmülmülk ile yakın ilişki kurdu. 1091 yılında Bağdat’taki Nizâmiye medresesine başmüderris olarak görevlendirildi. Aynı zamanda Bağdat’taki Abbâsî halifesi Muktedî-Biemrillâh ile de iyi ilişkiler geliştirdi. İslam dünyasının en etkili âlimlerinden sayıldığı dönemde (1095) yaptığı muhasebe sonucunda Bağdat’taki resmî görevinden aniden ayrılarak şehri terk etti. Önce Şam’a ardından Kudüs’e gitti. Hac görevini yerine getirdikten sonra memleketi Tûs’a döndü ve tasavvufî hayat tarzını benimsedi. Küçük bir medrese ve hankâh kurarak burada ders vermeye devam etti. 1106 yılında Nîşâbûr’daki Nizâmiye Medresesi’nde yeniden resmî olarak ders vermeye başladı. 1111’in Aralık ayında Tûs’ta vefat etti. Müslüman âlimler ve toplumlar üzerinde büyük etkileri olan onlarca eserinden bazıları şunlardır: İhyâü Ulûmi’d-dîn, Kimyâ-yı Sa‘âdet, el-Müstasfâ fî ‘ilmi’l-usûl, Tehâfütü’l-felâsife, el-Münkız mine’d-dalâl, Mîzânü’l-amel, Mi‘yârü’l-‘ilm, Mişkâtü’l-envâr, Cevâhirü’l-Kur’ân, el-İktisâd fi’l-i‘tikâd.

Son görüntülenen ürünler