Allah, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs... Allah’ın isimleri.
Bunlar, Allah’ın bizzat kendisinin insanlara öğrettiği isimleridir. Sufiler, bu isimleri öğrenmenin Allah’ı tanımanın mukaddimesi olabileceğini söylerler ama şunu da eklerler: "Aslolan, ismi olduğu kadar isimlenen Zât’ı tanımaktır."
Çeşitli hayat tecrübelerinden sonra tanıştığı ve ummânına daldığı tasavvufî terbiyeyle yıllarca meşgul olan Tosun Bekir Bayraktaroğlu, tam da bu noktaya dikkat çekiyor:
“İnsanlar isimleri biliyor ama isimlerin işaret ettiği Müsemma’yı bilmiyorlar.”
Onu dinledikçe sadece isimleri bilivermenin Müsemma'yı tanımak demek olmadığını anlıyoruz.
Bu çalışmayı benzerlerinden ayıran önemli farklardan biri, Esmaü’l-Hüsna’nın tasavvufî yorumlarını ve açılımlarını içermesi. Bu tasavvufî bakış sayesinde, isimlerin anlamları şaşırtıcı biçimde katmanlanıyor, zenginleşiyor, derinleşiyor. Her dimağa, her istidada bir nasip düşüyor. Dahası, eserin bakış açısı, bu isimlerin birer kelime olmaktan çıkarak nefsin eğitilmesinde nasıl rol alabildiklerini, tasavvufî simyanın elinde nasıl birer iksire dönüşebildiklerini gösteriyor. Böylece anlaşılıyor ki, "Esma için dilden kalbe, kalpten sırra giden bir yol vardır."
Allah’ın 99 ismi yanında, Peygamber Efendimizin (sav) 201 isminin de yer aldığı eser, günümüz okuruna Ezelî ve Ebedî bir hakikatten bahisler açıyor. Hû...