"Daha 13 yaşındayken Nejat Uygur'la tiyatro oyunculuğu yapıyordu.
15 Yaşında Yeşilçam'la tanıştı ve Cüneyt Arkın'la başrol oynadı.
Dünyanın en hızlı senaristiyle nişanlandı.
Nişanı atınca Yeşilçam'dan da atıldı.
Prenses Leydi Diana ile Londra'da sınıf arkadaşıydı.
Türkiye'ye uluslararası fotomodel ve manken olarak döndü.
Türkücü arabeskçi filmlerin aranılan başrol oyuncusuydu.
Daha sonra 'gazino devri'nin masaları ful dolduran assolisti olarak tanıdık onu... Uğruna yerin üstü kadar yerin altı da birbirine girerken henüz daha yirmili yaşlarının başındaydı...
Erkekler onun için deli oluyordu ama o bir tek kişiyi sevdi...
Bir tek kişiyle de evlendi...
Fakat erkeklerden yana hiç de şanslı olmamıştı...
Fazla sevilmek kıskançlığı kıskançlık ise şiddeti beraberinde getiriyordu hep... Prodüktör nişanlısı da kocası da onu hep öldüresiye sevmişlerdi...
Daha otuzuna bile gelmeden ölümcül bir komadan uyandığında artık başka bir dünyada yaşıyordu...
Simsiyah ve sadece kendini görebildiği bir dünyaydı bu...
Birçok insanın 'dayanamaz kendini öldürür' dediği noktadan yaşama yeniden tutundu.
'Yıldız olmak ışığı görmek değil ışık vermektir' dedi ve bambaşka bir yaşamı sıfırdan öğrenerek artık görmediği bir dünyada görenlerden daha çok şey yaptı. Bugün ve gelecekte de Tanrı'dan aldığı güçle dimdik ayakta duran Deniz Akbulut film senaryolarına taş çıkaracak çok ilginç yaşam öyküsünün en altı çizilecek anlarını sizin için kaleme döktü...
Her kitap bir dünyadır. Fakat Deniz Akbulut'un iki değişik dünyası oldu. Film Gibi'de bu iki dünyadan acı-tatlı anlar ve anılar büyük bir içtenlikle anlatılıyor. Sinema ve sahne sanatçısı olmak veya en güç koşullardan bile başarıyla çıkmak isteyen günümüzdeki yüzbinlerce gence bu dikenli yolların haritasını sunuyor...
Editör: D. Günay Demirel