Türklüğün büyük mayası sağ oldukça, millete ölüm yokmuş. Bir an için, yalnızlık içinde kaldık zannettik. Bu yeise onun için düştük. Meğer değilmiş. Bu felaketler, acı dersler ispat etti ki, hepimizin gözü Türk binasının temeline hizmette olmalıymış. Çünkü iş sade Antep’e kalsaydı, mahvoldu gittiydi. Antep, yalnız kendini değil, Türkün namusunu, Türk vakarını müdafaa etti ve Türklük de Antep’i kurtardı.
“Ey Gaziantep’in hakiki müdafileri! Ey hatıra-i millette yaşayan şehitler! Bizden size binlerce Fatiha hediye olsun. Ruhunuz bizden dilgir (kırgın) olmasın. Biz sizin tuttuğunuz yolu takip edemedik. Siz bizden daha bahtiyarmışsınız. Siz o güzel toprağın altında olsa da terk etmeyeceksiniz. Biz o toprağın üstünde kaldığımız için işte uzaklaşıyoruz.
Ey yaralı yurdun hakiki müdafileri, adsız kahramanlar! Ey ismi bile unutulan gaziler, mücahitler! Her biriniz, bir karış toprak üstünde on bir ay aç kaldınız. Bağrınıza taş bağladınız. Nur-u dide çocuğunuz, zavallı aciz kadınlarınız cephelere su getirdi, fişek taşıdı. Nihayet, kolunuzu, ayağınızı ebediyen kaybettiniz. Buna karşı bugün, belki ekserinizin ismi bile hatırlara gelmiyor, sefalet içinde yüzüyorsunuz. Fakat Gaziantep müdafaası denilince, emin olunuz ki sizin isimsiz hâliniz hatırlara gelir.
Siz ne şeref ne rütbe ve ne de mevki ümidine kapılmaksızın harbin bidayetten nihayetine kadar uğraştınız. Kan döktünüz. Can verdiniz. Hakiki şeref sizindir. Antep’in hakiki kılıncı sizsiniz. Hakiki arslanı, arslan yürekli mücahitleri sizsiniz. Demir bilekli, çelik pençeli kahramanları yine sizsiniz. Eğer sizin kuvvetiniz, azminiz olmamış olsaydı kabil değil bu şeref kurtulamazdı. Siz hiçbir yerden yardım, kuvvet görmediğiniz hâlde, yine mücahededen yüz çevirmediniz. Ümidiniz vatan halâsı, şerefiniz vatan istiklâli, mükâfatınız da vatan i’tilası (yücelmesi)ydi. Siz bu fedakârlığınıza karşı hiçbir karşılık aramadınız, istemediniz, istemiyorsunuz.
Ey vatanın saf dilaverleri! Bizden size yüz binlerce minnet ve şükran. Şahinler, Yavuzlar, Söylemez Mahmutlar, Kara Yılanlar, Tevfikler, Mustafa Çavuşlar! Yüksek omuzlarınıza örtülen kanlı kefenlerinizle, Allah’ın huzurunda, din-i mübini uğrunda can verdiğiniz Peygamber’inizle beraber sizi şu mukaddes Türk yurdunun tahlisi için şefi ittihaz ederiz.”