İslam bir dindir ideoloji değildir. Bu nedenle İslam toplumsal ve siyasal bir sistem olarak tasarlanamaz. Bu yapıldığı takdirde İslam sadece kavramsal bir kurgu olarak kalır. İdeoloji olarak tasarlanan İslam anlayışında İslamın kendisi ikincil değerdedir. İslamcılar Tanrı'yı gözleme dayalı dünyanın bir parçası olarak gören insanbiçimci Tanrı anlayışının sosyal planda temsilcileri gibidirler. Çünkü onlar Tanrı'yı alelade sosyal olayların ve toplumsal durumların ayrılmaz bir "parçası" olarak görmektedirler. İslamcılar her şeyi kapsadığını ve her sorunu halledebileceğini düşündükleri din anlayışlarıyla "ilkel bir din" resmi çizmektedirler. Tanrı varlığı doğal olgularla özdeşleştirilemeyeceği gibi sosyal ve siyasal düzen iddiasına da indirgenemez. Dini sadece kurallar demeti yasaklar ve tabulardan ibaret görmek primitif kabile dini anlayışlarını çağrıştırmaktadır. Dinden teselli umut ruhsal teşvik irade sorumluluk insan haklarına saygı gibi ahlaki ilkeler beklenebilir. Ama ondan insanların gündelik hayatlarında kamu yararına yönelik pratik bir iyileştirme konusunda derin bir adanma beklenmemelidir. Din başta yönetim olmak üzere eylemler dünyasının merkezine yerleşirse "hidayet" özelliğini sürdüremeyecek ve yozlaşarak belli kalıp ve tutumlarda katılaşacaktır. İslamın bir din olarak algılandığı sistem olarak görülmediği insani teşebbüslerin ve yaratımlarının meşru kabul edildiği tarih içinde oluşmuş inanışlara körü körüne bağlanmanın bulunmadığı ve insan doğasını aklını hesaba katan bir din anlayışını kalp ve yaratıcılık üzerine kurulmuş özgürleştirici bir teoloji imkânını sunan din söylemini özcülüğü değil özgürlüğü yaşam biçimlerine saygıyı esas alan bir din yorumunu düşünce geleneğimiz içinden yeniden keşfedebilmek dini doğanın dilini doğal mecrasına çevirmek olacaktır. İslam bir din olarak varlığını sürdürüp gelişecek mi yoksa bir sistem bir örgüt bir dünya saltanatı görüntüsü içinde mi kalacak? Hayati soru budur ve elinizdeki çalışma bu soruya Ebu Hanife Hasan Basri İmam Maturidi Gazali gibi İslam düşünce geleneğine damgasını vurmuş zatların görüşlerinden hareketle kısmi bir cevap vermeyi denemektedir.