Hasan Rızâ, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış, hat sanatının önde gelen isimlerinden biridir. Zamanının önemli hat ustalarından ders alarak yetişmiş, dağılma döneminin olumsuz şartlarına rağmen Hafız Osman’dan sonra en değerli hat sanatçısı olmayı başarmıştır. Sultan Reşad’ın özel hattatlığını yapan Hasan Rızâ arkasında değerli eserler bırakmış, pek çok öğrenciye yazıdan icazet vermiştir. Ünlü kültür tarihçisi A. Süheyl Ünver, eniştesi Hasan Rızâ’yı “(…) devrinin en ma‘ruf, bilgili, fâzıl, şair ve Kur’ân-ı Kerîm hattatı (…)” (t.y.) sözleriyle tavsif etmektedir. Hasan Rızâ, hat sanatı dışında şiirle de uğraşmış, mensubu olduğu Halvetîlik tarikatının da etkisiyle tekke ve tasavvuf edebiyatı çerçevesinde bir Dîvân tertip etmiştir. Şiirlerinde Allah aşkı ve Peygamber sevgisi başta olmak üzere İslam dini ve tasavvufuyla ilgili çeşitli konuları işlemiş, şiir vasıtasıyla insanlara yol göstermeyi amaçlamıştır. Şiir üslubu Yûnus Emre, Niyâzî-i Mısrî, Sun‘ullâh Gaybî, Ahmed Kuddûsî gibi tekke ve tasavvuf şairleriyle benzerlik gösteren Hasan Rızâ, 19. yüzyılda bu geleneğin bir temsilcisidir.