1969’un gölgeleri hasta bir zihnin karanlığında yeniden doğduğunda Yaşam Ağacı’nın etrafında devasa bir fırtına baş gösteriyordu. Bu fırtına yürekleri donduracak, ayrılıklara neden olacak, insanları yaşam ve ölüm arasındaki incecik çizgide yürümeye zorlayacak olayların yalnızca başlangıcıydı.
Kendini yeniden göstermeyi bekleyen deliliğin hikâyesi, sararmış bir zarf ile ofisine geldiğinde Güven Dağlı, başına geleceklerden bihaberdi. Kardeşinin kaçırılmasından sonra çaresizliği en derin şekilde hissetse de ölümün kendi etrafında sinsice dolaştığını bilmiyordu.
Peki, onu Yaşam Ağacı Katili’ne götürecek anahtarın geçmişte saklandığını düşünen Tekin Komiser yanılıyor muydu? Karanlığın ele geçirdiği bir yürek, gerçek aşkı için neler yapabilir ve ne kadar ileriye gidebilirdi?
Yaşama geri dönüş mucizesi gerçekleşebilir miydi?
Ölümler, ayrılıklar, kavuşmalar…
Gerçek mucizenin ne olduğuna tanıklık etmek ister misiniz?
“Göz ardı edilen bir geçmiş, ulu bir ağacın toprak altındaki kökleri gibidir. Orada olduğunu daima bilirsiniz. Silinmeye çalışan hatıralar, her zaman zihnin karanlık kısımlarında saklanır. Bu anıların ortaya çıkması için bir kırılma anı yeterlidir.”