Ne çok zorlukları var hayatın, başkaları mutlu mesut yaşarken bizi dertlere salan, dünyamızı zehir eden...
Ömrümüzün gelip geçici oluşu, kabul etmemiz, katlanmamız gereken ilk zorluk. Ama çoğumuz hiç buradan gitmeyecekmişiz gibi yaşayabiliyoruz.
Asıl zorluklar, başımıza bir felaket geldiğinde, bir yakınımız şifasız bir hastalığa yakalandığında, bu dünyadan göçüp gittiğinde ortaya çıkıyor; neyi nasıl yapacağımızı bilemiyoruz.
Bugün kederler içindeki mustariplerin gıpta ettikleri insanlardan olabiliriz ama hayatın zorlukları, kayıplar, matem günleri bir gün bizim de kapımızı çalacak.
Üstelik çürümüş azı dişi gibi zonklayıcı ağrılara sebep olan bu zorlukların sevdiklerimizden kimin başına geleceği belli değil.
Zorluklar, hastalıklar, büyük küçük ayırt etmez, çocuklarımıza da uğrayabilir, onlar da hanemizden kopabilir, kimsenin bilmediği ötelere yola koyulabilirler.
Daha önce Ölme adıyla okurla buluşan Hoşçakal sizinle fani dünya, kayıplar ve hayatın zorlukları hakkında dertleşecek, böyle hallerde bizi nasıl yaşantıların beklediğini, hayatın katran karası zamanlarından nasıl çıkış yolu bulabileceğimizi göstermeye çalışacak.
Çocuklarımız ağır hastalıklara yakalandığında, dedelerini toprağa verdiğimizde onlara nasıl davranacağımızı, ne diyeceğimizi kulağınıza fısıldayacak.
