Ömrünün ve yaratıcılığının baharında henüz 43 yaşında kendi elleriyle hayata veda etmiş bu adamın ruhundaki fırtınaları onu bu kararı almaya zorlayan nedenleri anlamak amatör bir edebiyat meraklısı olarak benim için çok güçtü: hayatın daha ziyade eğlenceli yanlarını böylesine büyük bir gözlem gücüyle bulup çıkaran okuruna yaşama mutluluğu kazandıran biri ondan nasıl bu kadar yılardı? Sanırım bu iki hikâyeyle anladım Gogol'ü: halkına karşı karmaşık duygularla doluydu onların saplantılı hurafeciliği tembelliği uyuşukluğu kasıntısı cehaleti yani bizim de sıkça tanık olduğumuz türden onca tiksindirici özelliğine rağmen seviyordu onları. Hem öyle çok öyle içten seviyordu ki adeta fiziksel bir acı duyuyordu bu hallerinden. Viy'de zangoç kafayı iyiden iyiye bulmuş sendeleyerek çalıların arasında sızmaya giderken bir çift çizmeyi yürüttüğünde acı duyuyordu. İki İvan'ı arkasında bırakmış kara bir gökyüzü altında çamurlu steplerde bata çıka ilerlerken de acı duyuyordu. "Yaşamak hazin şey beyler!" derken bu acıyı anlatıyordu. Gücü değiştirmeye yetmeyen bir büyük adamın çaresiz yalnızlığıydı bu. HY