BAŞLANGIÇTAN ÖNCE HİÇBİR ŞEY YOKTU: NE TOPRAK VARDI NE GÖKKUBBE NE YILDIZLAR VARDI NE DE GÖKYÜZÜ. ŞEKİLSİZ VE ŞEMALSİZ SİSTEN BİR ÂLEM İLE DURMADAN YANAN ATEŞTEN BİR ÂLEMDİ VAR OLAN.
Neil Gaiman eserlerinde fantastik diyarlar yaratırken kadim mitolojilerden her zaman ilham alan bir yazar olmuştur. Şimdi ise dikkatini bu diyarların kaynağına yöneltiyor ve destansı kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlatıyor.
İskandinav Mitolojisi'nde yazar mühim İskandinav tanrılarını tasavvur ederken mitlerin aslına sadık kalıyor: Odin Yüceler Yücesi bilge cüretkâr ve kurnaz. Thor Odin'in oğlu muazzam kudretine rağmen tanrıların en bilgesi olduğu söylenemez. Ve Loki Odin'in kan kardeşi oyunbaz ve önünde kimsenin duramadığı bir düzenbaz.
Gaiman eski çağa ait bu hikâyeleri tıpkı bir romancı gibi ele alıyor; hikâyeler efsanevi dokuz âlemin yaratılışından başlıyor ve tanrıların cücelerin devlerin maceralarıyla devam ediyor. Thor'un çekicinin nasıl çalındığından içenlere şairane ilhamlar veren bal şarabının kaynağının ne olduğuna kadar pek çok mit Gaiman'ın nüktedan cümleleriyle yeniden hayat buluyor. En nihayetinde her şey tanrıların alacakaranlığında doruğa çıkıyor: Ragnarök'te...