Doğunun eş-Şeyhu’r-Reîs’i, Batının Avicenna’sı olarak bilinen İbn Sînâ ilkçağda Aristoteles’in inşa ettiği, Arapçaya intikali üzerinden Fârâbî’nin Arapçanın mantığına göre ikinci kez inşa ettiği ve Organon (âlet) olarak bilinen mantık ilmini kemâle erdiren neredeyse ona nihai biçimini veren filozof ve mantıkçıdır. Onun eş-Şifâ’sının mantık bölümü mantık tarihinin şahit olduğu en hacimli mantık metnidir. Zira İbn Sînâ sadece bir mantıkçı değil, aynı zamanda bir mantık tarihçisidir. Dolayısıyla İbn Sînâ görmezden gelinerek bir mantık tarihi yazılamaz. On birinci yüzyıldan sonra Arapçada yapılan mantık çalışmaları Organon ve şerhlerinin Arapça çevirileri üzerinden değil, İbn Sînâ’nın metinleri üzerinden yürümüştür. Bu itibarla sonraki mantıkçıların atıf yaptıkları kaynaklar İbn Sînâ’nın eş-Şifâ, el-İşârât ve’t-tenbîhât, en-Necât ve diğer kitaplarının mantık bölümleri olmuştur.
İbn Sînâ ilk kez mantığın tanımını yapmış, mantığın bir yöntem bilimi olduğunu ortaya koymuş, özgün bir kıyas tanımı yapmış, bilgide tasavvur-tasdik ayrımını yapmış, bilginin madde ve suretinden bahsetmiş ve mantığın sûrî/formel bir bilim olduğunu göstermiştir.