11 Mayıs 330'da boğaz kıyılarında Avrupa'yla Asya'nın kesiştiği noktada Bizans İmparartorluğu'nun bulunduğu yerde Büyük Constantinus tarafından kurulan ve günümüzde Paleolitik Dönem'den Osmanlı Dönemi'ne kadar geçen sürece ait eserleri bir arada sergileyen bu ayrıcalıklı kent Bizans İmparatorluğu'nun görkemli saraylarına ait izleri de günümüze taşıdı. İmparatorluk ailesi ve soyluların yaşadığı bu saraylar dışa kapalı iç bahçeler ya da kemerli kapılarla çevrili galerilere bağlanan avlulara açıldığı katların sokağa doğru teraslarla uzandığı yüksek sayıdaki konukların ağırlandığı büyük salonların uygun biçimde planlandığı yaşam mekanlarının ise büyük rahatlık sunacak biçimde düzenlendiği deniz ve manzaraya hakim yerlerde özellikle teraslandırılmış yamaçlarda kurulan Bizans sarayları ve saray yaşamına ait bilgilerimiz mevcut kalıntılarla arkeolojik kazı ve araştırmalardan elde edilen veriler ile yazılı kaynaklara dayanmaktadır. Bizans Sarayları sadece imparatorluk ailesinin konutu olmayıp taht tören yemek salonları senato kilise ve şapeller ahırlar hizmetli mekanları ile çeşitli atölyelerin bulunduğu çevresinin kalın duvarlarla çevrildiği yapı komplekslerinden oluşuyordu.
Bizans İmparatorluğu'nun resmi konutları olan imparatorluk sarayları dışında kent içinde farklı semtlerde Avrupa ve Asya yakasındaki banliyölerde manzaraya hakim avlanmaya olanak sağlayan alanlarda sayfiye sarayları da yapılmıştır. Ayrıca farklı kentlerde imparatorların sefer sırasında uğradıkları ve zaman zaman dinlenmek üzere gittikleri saraylar da bulunmaktadır.
İstanbul'daki Bizans Dönemi saray yapılarına ait çok az kalıntı günümüze ulaşmıştır. Bunlar içinde en önemlisi Büyük Saray olup